Ne ararsanız var bu sitede. Şimdi de bu sayfada karınca ile ilgili anlamlı sözler hazır ettik. Bu güzel sözler sayfasında yer alan karıncalar ile ilgili sözleri kısa mesajla yollayın ya da sosyal medyada paylaşın.
Sayfa İçeriği: Karınca İle İlgili Kısa Sözler, Karınca İle İlgili Cümleler, Karıncalar İle İlgili Hadisler, Karınca İle İlgili Kısa Bilgiler, Karınca İle İlgili Ayetler, Karıncalar İle İlgili Hikâyeler, Hz. İbrahim ve Karınca Hikayesi, Kanuni Sultan Süleyman, Ebu Suud Efendi Ve Karıncanın Hakkı
Karıncalar İle İlgili Sözler
Karıncalar İle İlgili Sözler |
Tembellerin ilk ders alması gereken karıncalardır.
Büyük işler başarmak istiyorsan küçük karıncalar gibi çalışkan olmalısın.
Aslan kendinden kat kat büyük bir fili öldürür karıncalar ise aslanı.
Devler gibi eser vermek için karıncalar gibi çalışmak gerekir. Necip Fazıl Kısakürek
100 karınca bir damla suyu paylaşmış da bizler koca dünyayı paylaşamadık.
Karınca güzelim harmanları görmezde bir tanecik buğdayın üstüne titrer. Hz. Mevlana
Çalışmaya üşenenler gitsin karıncaya baksın baksınlar da halinden utansınlar.
Karıncalar çok çalışkan hayvanlardır. Bir karınca hiçbir zaman çalışmaktan asla pes etmez.
Karıncanın bin zorlukla topladığını kaza rüzgârı bile bir üfleyişte dağıtıverir. Schiller
Kimse karıncalardan iyi vaaz veremez; karıncalar bir şey söylemezler de ondan. Benjamin Franklin
Yaptığın yanlışı kimsenin görmediğini düşünüyorsan; siyah karıncayı gören gece var.
Sevmeyene karınca yük sevene filler karınca. Dağı bile taşır insan aşık olup inanınca. Şemsi Tebrizi
Karıncaların sesini duyan Rabbim elbette gönüllerin feryadını da duyar. Hz. Mevlana
Büyük adam olmak için küçük karıncalar gibi çalışkan olmak gerek. Karınca ile ilgili sözler okuyorsunuz.
Ne karınca zayıflamakla aç kalır ne de aslanpençesinin ve kuvvetinin zoruyla karın doyurur. Şeyh Sadi
Karıncalar o kadar çalışkan işçilerse devamlı pikniğe katılacak zamanı nereden buluyorlar? Marie Dressler
Ötelere varabilecek olan; yerinde duran bir dağ değil sürekli ilerleyen küçük bir karıncadır. M. Bozdağ
Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters. Mevlana
Zavallı karınca yazın çalışır çabalar biriktirir kışın bir yağmur yağar bir yıllık emeği sel alır götürür.
Sizden biriniz karınca ısırdığı zaman ne kadar acı duyarsa Şehit olan kimse de ölüm acısını ancak o kadar duyar. Hz. Muhammed (s.a.v)
Bütün dünyayı verseler ve buna karşılık bir karıncanın ağzındaki taneyi almamı isteseler bu zulmü yapmam. Hz. Ali
Karıncaya sormuşlar nereye gidiyorsun diye Karıncada sevdiğimin yanına demiş. Bu ayaklarla varamazsın ki demişler. Karıncada olsun varamasam da yolunda ölürüm demiş.
Gözlerimdeki perdeyi kaldır. Bende de Süleyman ordularına yol veren karıncayı görecek bir bakış olsun. Zor biliyorum. Ama nasipte varsa açılır yollar. Nazan Bekiroğlu
Karınca küçük bir hayvandır ama büyük işler başarır. Karınca çok çalışkan bir hayvan olarak bilinir. Toplumda çok çalışkan ve atik olan birisine karınca gibi derler. Karıncalar sadece yazın çalışır kışın yer diye bilinir ama karıncalar hem yazın hem de kışın sürekli çalışırlar. Karıncalar akıllı varlıklardır yuvalarını öyle bir yaparlar ki hem güneşi görür hem de yağmurdan etkilenmez.
Sular yükseldikçe balıklar karıncaları yer sular çekildikçe de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne gücüne güvenmemeli. Çünkü kimin kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir. Afrika Atasözü
Hz. İbrahim ve Karınca Hikayesi
Nemrut, ona karşı gelen Hz. İbrahim peygamberin ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış. Nemrut, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrut’un askerleri İbrahim Peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.
Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:
– Acele ile nereye gidiyorsun?
Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:
– Haberin yok mu? Nemrut, İbrahim peygamberi ateşe atacakmış. Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum.
Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:
– Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?
Bir damla su taşıyan karınca:
– Olsun, demiş. En azından tarafım belli olsun.
Kanuni Sultan Süleyman, Ebu Suud Efendi Ve Karıncanın Hakkı
İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.
O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.
Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.
Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:
Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?
Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca.
Yorum Gönder